Hiç dikkat ettiniz mi? Etrafınızda, şehir merkezlerinde koca koca, yaşlı çınar ağaçları vardır.

Peki bunların orada olmasının bir nedeni olduğunu düşündünüz mü?

 Evet, onların orada olmasını bir sebebi var. Yani rastgele oluşmuş ağaçlar değillerdir.

Çınarın Türk tarihindeki yeri

Milletlerin tarihlerinde birçok varlık önemli bir yer almaktadır. Kimi ayıyı sever, kimi kurdu, kimi aslanı… Türkler ’de de kurt kadar önemli başka bir canlı çınar ağacıdır.

“Ulu ağaç” olarak nitelendirilen çınar evin ağacıdır. Doğumun temsilcisi olan çınar, yapraklarını geç dökerse kışın geç geleceğini, erken dökerse sert geçeceği inanışı vardı. Hatta çocukları doğduğunda bir çınar ağacı diken aileler, uzun ömürlü olmalarını istedikleri için böyle bir şey yaparlardı.

Osmanlı döneminde ise geçmiş ile geleceği birbirine bağladığına inanılırdı. Çünkü çınarın ömrü çok uzundu ve nesiller boyunca bir mesaj aktarabilirdi.

Çınar güçlü, uzun ömürlü, dayanıklı, yüce anlamına gelir.

Aynı zamanda çınar, yüceliğiyle sonsuzluktur. Uzun yaşayan büyüklerimize çınar örneği veririz; “Çınar gibi adam” deriz.

Aynı zamanda babanın gücünden bahsetmek için de çınar benzetmesi kullanılır; “baba çınar ağacı gibidir meyvesi olmasa da gölgesi yeter” denir.

Sevginin bir ifadesi olarak da çınar benzetmesi yapılır. Çınar yaprağı ile aşkınızı, sevginizi çınar ile uzun ömürlü ve sonsuz olarak tarif edebilirsiniz.

 Ihlamur ve çınar ağacının mitolojik öyküsü

 Yunan ve Roma mitolojisindeki efsaneye göre Baukis ve Philemon, Frigya dolaylarındaki bir kentte yaşayan yoksul ve yaşlı bir çifttir.

Bir gün Tanrı Zeus ve oğlu Hermes, Olympos dağından inerek insan kılığına bürünür ve halkın arasına karışırlar.

Kimi kaynaklara göre bugünkü Bergama, kimine göre ise Kapadokya civarına gelen iki tanrı burada gördüklerinden hiç hoşlanmadıkları gibi, kalacak yer istedikleri hiçbir ev sahibi tarafından da misafir olarak kabul edilmezler.

Sinirlenen tanrılar, en son şanslarını Baukis ve Philemon’un kapısını çalarak dener.

 Basit bir kulübede yaşayan yaşlı çift iki adamı kabul eder ve tüm yoksulluklarına rağmen son derece cömert davranırlar.

 Misafirlerine şarap ve yemek ikram eden Baukis, bir an farkeder ki, görünmez bir bereket sayesinde iki adam yiyip içtikçe sofradan hiçbir şey eksilmiyordur!

O an yaşlı çift iki adamın tanrı olduğunu anlar ve herhangi bir hata yaptılarsa kendilerini bağışlamalarını isterler. Zeus buna gerek olmadığını, evlerini onlarla terk etmelerini söyler.

Çünkü konukseverlik göstermeyen herkesi ve kasabayı yok edecektir.

Bunun üzerine Tanrılarla beraber dağın zirvesine çıkan yaşlı çift, kasabanın sular altında kaldığını görür; fakat kendi kaldıkları kulübe, artık gösterişli bir tapınağa dönüşmüştür.

Zeus yaşlı çifte bir şey isteyip istemediklerini sorar.

Yaşamdan pek bir beklentisi olmayan karı-koca, tapınağın bekçisi olmayı ve en önemlisi birbirlerinden hiç ayrılmamayı, vakti geldiğinde beraber ölmek istediklerini söyler.

 Zeus bu isteği yerine getirecektir. Ölüm vakti geldiğinde birbirini çok seven bu yaşlı karı koca, iç içe geçen iki farklı ağaca dönüşür. Derler ki; onlar artık aynı gövdede birleşen çınar ve ıhlamur ağacı olmuştur.

Namaste

Gönül Uzun