Hayat bazen sessizce tüketir bizi.
Dışarıdan bakıldığında güçlü görünsek de, içimizde küçük kırılmalar birikir. Bu yazı, o yorgunluğun asıl nedenini keşfetmek ve kendimize yeniden sarılmak için bir davet…

Gönlünden gönlüne bir yolculuk…

Fark ettim ki bir ilişkiden, bir işten ya da bir hayalden ayrıldığımızda, çoğu zaman dilimizden şu cümle dökülüyor:
“Çok yoruldum.”

Ama bu yorgunluk, yalnızca karşı tarafla ya da o dış dünyadaki sorumluluklarla ilgili değil. Asıl yorgunluk… Kendimizi duymadığımız yerlerden geliyor. Kendi kalbimizin sesine kulak tıkadığımız, ihtiyaçlarımızı ertelediğimiz, “Ben de varım” demeye çekindiğimiz o anlardan…

En çok, olmak isteyip de olamadığımız haller yoruyor bizi.

Verip de geri alamadıklarımız, sabırla bekleyip karşılığını göremediklerimiz, birilerinin önceliği olmak için kendi varlığımızdan ödün verdiklerimiz…

Beden yorulmaz o kadar aslında.

Ama kalp… İçine attıklarıyla ağırlaşır. Kendi hakikatinden uzaklaştığında, her adımı biraz daha eksilerek atar.

Ve sonra bir gün, hiç olmadık bir yerde, sadece bir nefeslik boşlukta fark ederiz:
“Ben, kendimden ne kadar uzaklaştım?”
İşte o fark ediştir yorgunluğun en net tercümesi.

Ama güzel haber şu: Her fark ediş bir dönüş kapısıdır. Yorgunlukla birlikte, içimize bakma cesareti de gelir bazen.

Belki sessiz bir sabah, belki beklenmedik bir an…

Birden, sadece kendimiz olmak isteriz. Şartsız, beklentisiz, kimseden izin almadan…

Çünkü en çok, kendimize sırt döndüğümüzde yoruluyoruz. Ve en çok, kendimize dönerken iyileşiyoruz.

Bugün yorgunsan, dur canım…

Biraz sus, biraz dinle, biraz sarıl kendine. Belki ihtiyacın olan tek şey, kendine “Ben buradayım” demek…


Dua 💜
“Ey kalbimin sesi…
Yorgunluklarımı sevgiyle sar, içimde susturduğum ne varsa şimdi şefkatle konuşmama izin ver. Kendime dönmeye, iç sesimi duymaya, yeniden ‘ben’ olmaya niyet ediyorum. Her nefesimde biraz daha kendime yaklaşmak, ilahi sevginin kollarında dinlenmek istiyorum.”

Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜