-
🕊 YOGANIN DEPRESYON ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”
Depresyon yalnızca zihinsel bir durum değil; beden, zihin ve ruh arasındaki bağın zayıfladığı bir çağrıdır. Bu çağrı, bizi kendi içsel merkezimize dönmeye davet eder. Yoga, tam da bu noktada şefkatli bir köprü kurar: nefesle, bedenle ve farkındalıkla yeniden kendine yaklaşmanın yolu olur.
1. Depresyonu Bir Sinyal Olarak Görmek
Modern psikoloji depresyonu genellikle bir “bozukluk” olarak tanımlar. Oysa kadim yoga felsefesinde depresyon, bastırılmış duyguların, ifade bulmamış özlemlerin ve sevgiden kopuşun bir yansımasıdır. Bu yönüyle depresyon, “yeniden doğumun eşiği” olarak da görülebilir.
Yoga pratiği, duygulara alan açmayı, bedende sıkışan enerjiyi hareketle dönüştürmeyi ve nefesle yaşam enerjisini yeniden canlandırmayı sağlar.
2. Beden – Nefes – Zihin Üçlüsünün Şifası
Yoga, depresyonun temel üç belirtisi olan enerji düşüklüğü, motivasyon eksikliği ve bedensel gerginlik üzerinde doğrudan etkilidir.
- Asana (bedensel duruşlar): Bedende biriken toksik duyguları çözmeye yardımcı olur. Özellikle kalp açıcı pozlar (Bhujangasana – kobra, Ustrasana – deve, Setu Bandhasana – köprü) kalp merkezini aktive ederek duygusal iyileşmeyi destekler.
- Pranayama (nefes çalışmaları): Nefes, ruhun kapısıdır. Derin ve bilinçli nefesler, sinir sistemini dengeleyerek parasempatik sistemi (rahatlama hâlini) devreye sokar.
- Meditasyon: Zihni sakinleştirir, “şu an” bilincini güçlendirir. Kişi, düşüncelerinin öznesi değil, gözlemcisi olmayı öğrenir.
3. Bilimsel Araştırmaların Söylediği
Son yıllarda yapılan araştırmalar, düzenli yoga pratiğinin depresyon semptomlarını azalttığını göstermektedir.
- Harvard Medical School’un bir çalışmasına göre, haftada 2-3 kez yoga yapan bireylerde depresyon skorları %50’ye kadar azalmaktadır.
- Yoga, beyinde serotonin ve GABA (sakinlik ve mutlulukla ilişkili nörotransmitterler) seviyelerini artırır.
- Düzenli nefes ve meditasyon pratikleri, kortizol (stres hormonu) düzeylerini düşürür.
Bu etkiler, yoganın yalnızca bir egzersiz değil, bir nörofizyolojik yeniden yapılanma sunduğunu kanıtlar.
4. Ruhsal Boyutu: Kendinle Yeniden Bağ Kurmak
Depresyon, aslında özden uzaklaşmanın bir sonucudur. Yoga, bedeni kullanarak kalbe dönmenin yoludur. Her asana, bir dua gibidir; her nefes, yaşamla yeniden yapılan bir anlaşmadır.
Kendini yargılamadan, olduğun hâliyle kabul ederek matın üstünde nefes almak…
İşte şifanın başladığı yer tam da burasıdır.5. Günlük Pratik Önerisi
- Sabahları 10 dakika güneşe selam (Surya Namaskar)
- 5 dakika derin nefes (Nadi Shodhana – alternatif burun deliği nefesi)
- 10 dakika sessiz oturuş, gözlem, farkındalık
- Gün sonunda bir teşekkür cümlesi: “Bugün hissettiğim her şey bana insan olduğumu hatırlattı. Kendime teşekkür ediyorum.”
Yoga, depresyonu “yenmek” değil, onu anlamak için bir araçtır. Çünkü şifa, savaşarak değil; şefkatle yaklaşarak gelir.
Yoga bize öğretir:“Ne düşüncelerin sensin, ne duyguların.
Sen, tüm bunları fark eden bilincin ta kendisisin.”🕊 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
📚 Kaynaklar
- Harvard Health Publishing, “Yoga for anxiety and depression”, 2020.
- Streeter, C.C. et al., “Effects of Yoga on the Autonomic Nervous System, Gamma-Aminobutyric-Acid, and Allostasis in Depression”, Medical Hypotheses, 2012.
- National Center for Complementary and Integrative Health (NCCIH), “Yoga: What You Need to Know”, 2023.
-
Tutkunun Gücü: Kalıcı Alışkanlıklar Oluşturma Yöntemleri

Tutkunun Gücü: Kalıcı Alışkanlıkların Sırrı
Hayatımız boyunca defalarca yeni alışkanlıklar edinmeye çalışırız. Kimi zaman bir diyete başlarız, kimi zaman spor yapmaya karar veririz, kimi zaman da ruhumuzu besleyecek yeni uğraşlar ararız. Ancak çoğu zaman bu alışkanlıklar kısa sürede söner. Neden mi? Çünkü tutkuyla bağ kurmadığımız hiçbir alışkanlık kalıcı olamaz.
İradenin Sınırları
İrade güçlü bir itici güçtür. Başlangıçta bizi harekete geçirir, zorlandığımızda direncimizi artırır. Fakat yalnızca iradeye dayanarak bir alışkanlığı sürdürebilmek mümkün değildir. İrade tıpkı bir kas gibidir; kullanıldıkça yorulur, zayıflar ve bir noktada pes eder. İşte bu yüzden sadece irade ile ayakta duran alışkanlıklar, ruhumuzu beslemediğinde zamanla terk edilir.Ruhun Köklerinden Gelen Motivasyon
Gerçek motivasyon dışarıdan gelen baskılardan, toplumun beklentilerinden ya da başkalarının onayından doğmaz. Kalıcı motivasyon, içimizde bir kıvılcım yakan, ruhumuzla rezonans eden, bizi canlı hissettiren uğraşlardan doğar.Bir müzik aleti çalmaya başladığınızda, notaların kalbinize dokunması sizi her gün yeniden çalışmaya götürür. Yoga matına çıktığınızda bedeniniz kadar ruhunuz da esnerse, orada tutku filizlenir. Yazı yazarken kelimeler sizi özgürleştiriyorsa, kalem elinizden düşmez.
Tutku ve Süreklilik
Kalıcı alışkanlıkların sırrı tutkudur. Tutku, bir uğraşı sadece “yapılması gereken” bir görev olmaktan çıkarır; onu bir yaşam biçimine dönüştürür. İçsel coşkunuzu besleyen bir alışkanlıkta süreklilik kendiliğinden gelir. Çünkü ona geri dönmek için dışarıdan bir hatırlatıcıya ihtiyacınız yoktur; ruhunuz sizi çağırır.Kendine Sor
Bir alışkanlığı hayatına katmak istediğinde kendine şu soruyu sor:- Bu benim ruhumu besliyor mu?
- Bunu yaptığımda içimde bir coşku hissediyor muyum?
- Yoksa yalnızca dışarıdan gelen beklentileri karşılamak için mi çabalıyorum?
Cevabınız “evet” ise, işte orada gerçek bir başlangıç vardır.
Son Söz
Alışkanlıklarınızla aranızda bağ kurmak, onları kalıcı kılmanın en saf yoludur. İrade sizi başlatır, fakat tutkuyla kurduğunuz bağ sizi daima devam ettirir.“Gerçek motivasyon dışarıdan dayatılanlardan değil, içsel coşkunuzu körükleyen uğraşlardan doğar.”
“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”
-
Yoga: Bhagavad Gita’nın Işığında Ruh ve Bedenin Birliği

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”Yoga’nın Kökenine Yolculuk
Yoga, sadece bedeni esnetmekten ibaret değildir; zihni, kalbi ve ruhu uyum içinde birleştiren kadim bir yaşam sanatıdır. Hindistan’ın kutsal metinlerinde, özellikle de Bhagavad Gita’da, yoga bir yaşam yolu olarak anlatılır.Gita’da Krishna Arjuna’ya şöyle seslenir:
“Yoga, zihin ve kalbin huzur içinde olduğu, arzulardan özgürleştiğin, benliğinle bütünleştiğin haldir.”Bu söz bize gösterir ki yoga, dışarıya değil içeriye dönmenin, kendini bulmanın yoludur.
Yoga ve Denge
Her bir asana, her bir nefes bizi dengede tutar. Bedeni hizaya sokarken, zihnimizi de hizaya çağırır. Bhagavad Gita bunu şu şekilde ifade eder:
“Yoga, işlerinde ustalıkla hareket etmektir.” (2.50)Yani yoga sadece matın üzerinde değil, hayatın her alanında bir denge ve farkındalık sanatıdır.
Yoga ve Teslimiyet
Bhagavad Gita’da teslimiyetin önemi defalarca vurgulanır. Yogada da teslimiyet, hem bedeni hem de egoyu bırakmaktır.
“Gerçek yogi, tüm varlığını ilahi olana adayan kişidir.” (6.47)Bir asanada zorlandığında bırakmayı öğrendiğin gibi, hayatta da kontrolü bırakarak akışa güvenirsin.
Modern Hayatta Yoga
Bugünün hızlı ve stresli dünyasında yoga, bir sığınaktır. Düzenli yoga ve meditasyon pratiği, zihni berraklaştırır, bedeni güçlendirir ve kalbi yumuşatır.Yoga, sadece kendinle değil, tüm varoluşla bağlantı kurmanın bir yoludur. İşte o anda “ben” değil “biz” olmayı hatırlarsın.
Duam
Sevgiyle, şefkatle ve teslimiyetle yoganın yolunda ilerlemek için niyet edelim:“Bedenim ışıkla, zihnim huzurla, kalbim ilahi aşkla dolsun.
Her nefesim bana şükrü, her adımım bana dengeyi hatırlatsın.
Yoga yolunda ilerlerken, hem kendime hem de tüm varoluşa hizmet edeyim.”Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
-
Âl-i İmrân Sûresi: Kalpten Gelen Bir Yolculuk

Kur’ân’ın kalbimize ışık olan sûrelerinden biri: Âl-i İmrân. Her harfinde bir merhamet, her ayetinde bir teslimiyet saklı.
Bu yazı, sadece bir açıklama değil… Aynı zamanda bir dua, bir nefes, bir içsel buluşma.Ruhunun derinliklerine çağrıdır bu satırlar: Eğer kalbin yorgunsa, bu yazı senin için…
Âl-i İmrân Sûresi’nin Anlamı ve Özeti
- Tevhid inancı bu sûrenin merkezindedir: Allah’tan başka ilah yoktur.
- Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın kıssaları, Allah’ın kudretini ve seçilmiş kullarını anlatır.
- Sabır ve tevekkül, Müslümanların imtihanları içinde yeniden inşa edilir.
- “Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.” (3:139) ayeti, kalplere güç verir.
Kalpten Gelen Dua
Ey kalpleri evirip çeviren Rabbim,
Kalbimi Senin nurunla sabit kıl.
İçimdeki her şüpheye karşı, Senin hakikatinle güçleneyim.
Beni, Meryem gibi arınmış bir kalbe,
İsa gibi merhametli bir ruha eriştir.Sabretmem gereken her anda,
güçsüz hissettiğim her adımda,
bana ‘Gevşeme, üzülme, sen üstünsün’ ayetini hatırlat.Kalbim dağınık olduğunda,
dünyanın yükü omzuma çöktüğünde,
beni sadece Sana bakan bir bakışla topla.Dualarımı kabul et,
kalbimi imanla sükûna erdir.
Senden geldim, Sana döneceğim.Ve ben… Gönül’den Gönlüne bir yolculuktayım 💜
Âmin.Yönlendirmeli Meditasyon
Meditasyon Adı: Gücüm Kalbimde, Kalbim Rabbimde
Süre: 10-12 dakikaBaşlangıç (Niyet):
“Ruhumun derinliğine iniyorum. Kalbimi Rabbime teslim ediyorum.”Nefes Çalışması:
Burnundan derin bir nefes al.
Kalbine doğru çek.
Tut.
Yavaşça bırak.
İçinden “Ey kalpleri evirip çeviren Rabbim” diye fısılda…Kalp Meditasyonu:
Kalbinin içinde bir nur parlıyor. O nur sana şöyle fısıldıyor:
“Gevşeme, üzülme, inanıyorsan sen üstünsün.” (3:139)Kapanış:
Ellerini kalbine koy. Fısılda:
“Ben Gönül’den Gönlüne bir yolculuktayım..Bu yazı bir duadır, bir yakarıştır.
Kendi içine dönen herkes için bir ışık, bir ilham ve bir hatırlayış…
Ne zaman yorgun hissedersen, bu satırlara geri dön.
Kalbinin Rabbi, seni her daim duyar.💜 Gönül’den Gönlüne bir yolculuktayım…
-
Yaş Almanın Getirdiği Bilgelik

Zaman geçtikçe fark ediyorsun ki, hayat sandığın kadar karmaşık değil. Asıl karmaşık olan, senin zihnin ve başkalarından beklediklerin.Bir zamanlar kendine şu soruları soruyordun:
“Bu bana neden böyle yaptı?”
“Neden bana saygısızlık etti?”
“Ben ne yaptım da bunu hak ettim?”Ama olgunlaştıkça görüyorsun ki bu sorular seni bir yere götürmüyor. Asıl cevap çok daha sade:
“Demek ki kaliteli iletişim zemininden yoksun biriymiş. O halde benim seviyemde değil ve odağımı hak etmiyor.”Huzuru Başköşeye Koymak
Yaş aldıkça en değerli hazinenin huzurun olduğunu anlıyorsun. Gereksiz kavgalara, tartışmalara, dramalara ayıracak enerjin olmadığını fark ediyorsun. Çünkü o enerji sana lazım: sağlığına, mutluluğuna, üretkenliğine, sevdiklerinle paylaştığın anlara.Ve öğreniyorsun ki:
Başkalarının davranışları senin değerini belirlemez.
Onların yetersizliği senin eksikliğin değildir.
Senin en büyük önceliğin, kendi huzurundur.Hayata Geliş Amacını Hatırlamak
Bir noktada içinden şu cümle yükseliyor:
“Ben bu hayata herkesi düzeltmek ya da her şeyi çözmek için gelmedim. Bu hayata kendim için mutlu, faydalı ve tatmin dolu bir yaşam deneyimlemek için geldim.”Ve işte o an hafifliyorsun. Sırtındaki yükler azalıyor. Çünkü kimseyi değiştirmek zorunda olmadığını, sadece kendi yolculuğundan sorumlu olduğunu hatırlıyorsun.
“Benden Bu Kadar” Diyebilmek
Hayat sana en büyük derslerden birini öğretiyor: “Benden bu kadar.”
Bu söz, vazgeçmek değil; sınırlarını bilmek, kendini korumak, enerjini doğru yere yöneltmek demek. Olgunluğun ve bilgelik halinin sessiz ama güçlü bir ifadesi.Son Söz
Yaş almak demek, dramadan uzaklaşıp huzuru seçmek demek.
Artık biliyorsun: önemli olan başkalarının ne yaptığı değil, senin neyi seçtiğin.Ve bilgelik sana fısıldıyor:
“Senin yolculuğun sana ait. Huzurun, mutluluğun ve anlamın öncelikli. Benden bu kadar.”Kapanış Duası
Allah’ım, kalbimi dramadan uzak tut, huzurla doldur.
Beni kendi yolumdan ayırma, bana bilgelikle seçim yapmayı öğret.
Her anımı sevgiyle, şükürle ve huzurla yaşamayı nasip et.
Âmin.
💜 “Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım” -
Kierkegaard ve Mutsuzluğun Kökleri

Kierkegaard, varoluş felsefesinin öncülerinden biri olarak, insanın mutsuzluğunu şu sözle tanımlar:
“Mutsuz insan, şu anda yaşayamayan kişidir.”Bu cümle, yalnızca bir düşünürün soyut ifadesi değildir; insan ruhunun derin bir gözlemidir. Çünkü çoğu zaman mutsuzluk, dış dünyada yaşananlardan değil, zihnimizin geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalmasından doğar.
Geçmişin Zincirleri
Mutsuz insan, sürekli geçmişin hataları ve pişmanlıklarıyla meşguldür.- “Keşke böyle yapmasaydım.”
- “Neden o kararı verdim?”
- “O günü geri alabilsem…”
Bu cümleler, insanı bugünden koparır.
Oysa geçmişte yaşanan hiçbir şey değiştirilemez.
Kierkegaard’a göre geçmişe takılı kalmak, insanın gerçek benliğini unutturur.
Çünkü insan geçmişin gölgesinde yaşamaya başladığında, şimdiki zamanda var olamaz.
Geleceğin Kaygıları
Bir diğer uçta ise gelecek vardır. Henüz yaşanmamış, yalnızca ihtimallerden ibaret bir alan.
“Ya başaramazsam, ya beni sevmezlerse, ya yolum kapanırsa?” gibi sorular, bugünün enerjisini emer.
Gelecek, sürekli hesaplarla ve kaygılarla düşünüldüğünde, insan kendi gerçeğini ıskalar.Kierkegaard burada önemli bir uyarı yapar: İnsan, henüz var olmayan bir şey için şimdisini feda etmemelidir. Çünkü tek hakikatli zaman, şu andır.
Anı Kaçırmak = Benliği Kaçırmak
Geçmişte pişmanlığa, gelecekte kaygıya takılan insan, “şimdi”yi ıskalar. Kierkegaard’a göre bu, mutsuzluğun özüdür. Çünkü insanın gerçek benliği yalnızca şu anda deneyimlenebilir.
An, insanın hem kendisiyle hem de Tanrı’yla bağ kurabildiği yerdir.Şimdide olamayan insan, özünden kopar. Dışarıdan bakıldığında her şeyi yapıyor gibi görünebilir ama içsel anlamda boşluk ve mutsuzluk büyür.
Mindfulness ile Ortak Nokta
Bugün mindfulness, yani bilinçli farkındalık, tam da Kierkegaard’ın söz ettiği noktada bir yaşam pratiği sunar.
Mindfulness, geçmişin gölgesinden ve geleceğin sisinden sıyrılıp, şu anın farkına varmayı öğretir.Bir nefese dikkat etmek, bedendeki duyumları izlemek, düşüncelerin gelip geçişini yargılamadan fark etmek…
Bunların her biri, insanı tekrar şimdiye döndürür.Yoga pratiğinde bir duruşta dengede kalmak, meditasyonda sessizce oturup nefese odaklanmak, farkındalıkla yemek yemek ya da yürümek…
Hepsi Kierkegaard’ın işaret ettiği bu hakikati hatırlatır: Gerçek benlik, sadece şimdi’de yaşar.
İçsel Özgürlük
Kierkegaard’ın sözünü ettiği mutsuz insan, aslında kendi zihninin esiridir.
Geçmiş ve gelecek arasındaki salınım, bir kafes gibidir. Oysa şimdiye dönebilmek, insana büyük bir özgürlük kazandırır.
Çünkü şimdide ne geçmişin zinciri ne de geleceğin kaygısı vardır.Mindfulness pratiği de tam olarak bu özgürlüğün yolunu açar.
An’a dönen insan, yalnızca kendi benliğiyle değil, aynı zamanda hayatın kutsallığıyla da buluşur.
Hatırlayalım:
Geçmiş gitti, gelecek gelmedi.
Elimizde sadece “şimdi” var.
Ve gerçek mutluluk, yalnızca burada filizlenir.Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
-
Kendini Tanımak: Mutluluğa Açılan Yol

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”
Herkesin hayatında defalarca duyduğu ama en zor cevaplanan sorular vardır:
“Seni ne mutlu ediyor?”
ve
“Bunun için ne yapmalısın?”
İlk bakışta cevap basit gibi görünür; belki sevdiğin bir yemek, belki sevdiklerinle geçirilen bir zaman, belki de doğada yürüyüş yapmak. Ama aslında bu soruların gerçek cevabı, senin kendini ne kadar tanıdığında gizlidir. Çünkü kendini tanımadığın sürece mutluluğu dışarıda ararsın, bulsan da kalıcı olmaz.
—
Gerçek Mutluluk Nerede?
Çoğu öğreti bize der ki: “Mutluluk dışarıda değil, içimizdedir.”
Ne kadar doğru bir söz, ama bugünün dünyasında o içe dönüşü bulmak kolay değil.
Çünkü içinde yaşadığımız realite, bize sürekli tam tersini söylüyor.
– Reklamlar, mutluluğu yeni bir eşyaya sahip olmakla eşleştiriyor.
– Sosyal medya, mutluluğu başkalarının hayatıyla kıyaslamaya zorluyor.
– Toplum, “şunu yaparsan mutlu olursun” diye kurallar koyuyor.
Böylece mutluluğu hep dışarıda, bir “sonraki adımda” arıyoruz: Daha güzel bir ev, daha iyi bir iş, daha fit bir beden, daha çok beğeni…Sanki mutluluk hep ulaşılması gereken uzak bir hedefmiş gibi.
Ama kalbimizin derinliklerinde biliyoruz ki mutluluk, aslında şu anın içinde gizli. Sessiz bir an, bir dostun gülümsemesi, bir ağacın gölgesinde aldığın nefes…İşte o küçük anlar, dış dünyanın koşullarına bağlı değil; iç dünyanın dinginliğinden doğuyor.
—
Kendini Tanımak Ne Demektir?
Kendini tanımak, yalnızca “ben buyum” demek değildir. Bu yolculuk, kendi ihtiyaçlarını, duygularını, sınırlarını, değerlerini ve hatta korkularını görebilme cesaretini içerir. Kendini tanımak, hem güçlü yanlarını kabul etmektir hem de kırılganlıklarına şefkatle yaklaşmaktır.
Ama en önemli sorulardan biri de şudur:
“Ben kimim?”
Ve onun kadar güçlü olan diğeri:
“Ben ne değilim?”
Çünkü bazen kendimizi tanımak, öncelikle ne olmadığımızı fark etmekle başlar.
– Başkalarının bizden bekledikleri değiliz.
– Etiketler, roller ve toplumsal kalıplar değiliz.
– Sadece başarılarımız ya da başarısızlıklarımız da değiliz.
Bunları ayıkladıkça, geriye öz benliğimiz kalır. İşte o öz, gerçek kimliğimizin ışığını taşır.
Bazen hayat bize sürekli aynı döngüleri yaşatır: benzer ilişkiler, aynı hayal kırıklıkları, aynı hisler.İşte bu tekrarlar, aslında bize kendimizi tanımamız için sunulan işaretlerdir.
Onlara kulak verirsek, “neden” sorusuna değil “ben burada kimim, ne öğrenmeliyim?” sorusuna cevap ararız.
—
Kendini Tanımanın Yolları
Kendini tanımak bir süreçtir, bir günde olup bitmez. Ancak bu yolda adım atmak, mutluluğun anahtarını eline almak demektir.
– Günlük tutmak: Duygularını kâğıda dökmek, iç sesini daha net duymana yardım eder.
– Meditasyon ve yoga: Zihni sakinleştirmek, kalbin sesini duymanın en güzel yollarındandır.
– Kendine sorular sormak: “Beni ne incitiyor?”, “Beni ne güçlendiriyor?”, “Benim için en önemli değerlerim neler?” gibi sorular seni kendine götürür.
– Hayat döngülerine bakmak: Tekrar eden olaylar, aslında öğrenilmemiş derslerin göstergesidir. Onları fark etmek, kendini tanımanın kapısını açar.
Bu yolculukta sabır, dürüstlük ve şefkat en önemli rehberlerdir. Çünkü kendini tanımak, aynı zamanda kendini olduğun gibi kabul etmektir.
—
Mutluluğa Açılan Kapı
Kendini tanımak, mutlu olmanın ön koşuludur. Çünkü kendini tanımadan mutluluk hep dışarıda aranır: bir eşte, bir işte, bir evde, bir şehirde… Oysa gerçek mutluluk içten doğar. Kendini tanıyan, kendi ihtiyaçlarını bilen ve kendi yolunu görebilen kişi, mutluluğun reçetesini kendi kalbinde bulur.
Bir başkasının mutluluk reçetesi sana uymaz. Kendi yol haritanı ancak sen çizebilirsin. Ve bu haritanın ilk adımı da kendine dönmektir.
—
Bugün İçin Bir Niyet
Bugün, kalbine şu niyeti fısıldayabilirsin:
“Kendimi daha iyi tanımaya niyet ediyorum.
Kalbimin fısıltılarını duymaya, yolumu şefkatle aydınlatmaya niyet ediyorum.
Mutluluğu dışarıda değil, içimde bulmaya niyet ediyorum.”
—
Unutma: Kendini tanımak, bir ömür sürecek en güzel yolculuktur. Ve o yolculukta attığın her adım, seni biraz daha kendine yaklaştırır.
“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜” -
Gerçek Büyü Kendine İnanmaktır – Goethe’nin İlhamı

“Magic is believing in yourself. If you can do that, you can make anything happen.”
— Johann Wolfgang von GoetheBüyü Nerede Saklı?
Hayatın içinde sıkça mucizeler ararız. Bazen gökyüzünde, bazen bir başkasının sözlerinde ya da bir anda karşımıza çıkan bir işarette…
Oysa Goethe’nin dediği gibi, en büyük büyü aslında çok yakınımızdadır: kendimize inanmakta.
“Gerçek büyü kendine inanmaktır” sözü bize şunu hatırlatır: Eğer içindeki potansiyele güvenmezsen, hiçbir kapı açılmaz. Ama güvenmeyi seçtiğinde, görünmez yollar birer birer önünde belirmeye başlar.İnancın Dönüştürücü Gücü
Kendine inanmak, sadece güzel bir motivasyon cümlesi değildir. Hayatın her alanında dönüştürücü bir enerji taşır:
• Özgüven kaynağıdır. Kendine inandığında, hataların bile öğretmen olur.
• Adım atma cesareti verir. Çünkü inanmak, içsel korkuların üzerine çıkmaktır.
• Hayalleri gerçeğe taşır. İnanç, düşünce, niyet ve eylemi aynı çizgide buluşturur.
• Evrensel enerjiyi çağırır. Gerçek inanç, tıpkı bir mıknatıs gibi, ihtiyacın olan fırsatları ve insanları sana çeker.
Goethe’nin “sihir” diye adlandırdığı şey işte budur: İnsan kendi gücünü fark ettiğinde, kendi kaderinin de mimarı olur.
İçindeki Kıvılcım
Kendine inanmak, sadece kişisel gelişim için değil, ruhsal yolculuğumuz için de temel bir adımdır. Çünkü insan kendine inandığında, içindeki ilahi kıvılcıma da inanır. O kıvılcım evrensel bilinçle birleştiğinde ise hayat, mucizelerle örülü bir yola dönüşür.
Bugünün Niyeti
“İçimdeki güce, ilahi kıvılcıma inanıyorum. Adımlarım güvenle, kalbim umutla dolu. Hayatımda mucizelere yer açıyorum.”
Duam
“Ya Rab, bana kendi özümdeki ışığı görmeyi ve ona güvenmeyi nasip et. İnancımın beni her zaman sevgi, barış ve bolluğa taşımasına izin ver.”
💜 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜 -
🍂 Eylül’e Hoş Geldin: Yeni Başlangıçların Ayı

Eylül’e Hoş Geldin: Yeni Başlangıçların Ayı
“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
”Eylül, yazın coşkulu enerjisinden sonbaharın dingin kollarına geçtiğimiz bir eşiktir. Yaprakların sararıp dökülmesi, bize bırakmanın, hafiflemenin ve özümüze dönmenin önemini hatırlatır.
Doğa yavaşlar, biz de içimize dönüp derin bir nefes alırız. Eylül aynı zamanda hasat zamanıdır. Toprağa ektiğimiz niyetlerin meyvesini toplar, şükürle kabulleniriz.
Bu ay, bize sabrı, teslimiyeti ve düzeni öğretir.
Eylül’ün Enerjisi- Denge ve içsel uyum: Sonbahar ekinoksu ile gece ve gündüz eşitlenir. Hayatımızda da dengeyi kurmaya çağrılırız.- Bırakma ve yenilenme: Sararan yapraklar gibi biz de bize hizmet etmeyen yükleri bırakabiliriz.
– Şükür ve bereket: Hasat mevsimi, şükretmeyi ve bolluğu görmeyi hatırlatır.
Kadim Bilgelikte Eylül’ün Önemi Eylül, kadim bilgelikte eşik ve geçiş ayı olarak bilinir. Yazın ateş enerjisinden sonbaharın toprak enerjisine geçişi simgeler. Bu yüzden Eylül, insanın kendi içine dönüp düşüncelerini, niyetlerini ve hayatını gözden geçirmesi için kutsal bir zaman dilimi kabul edilmiştir.
– Antik uygarlıklarda Eylül, hasat festivalleriyle kutlanırdı. Toprak Ana’ya şükran sunulur, bolluk ve bereket için dualar edilirdi.
– Mevsim döngülerinde bu ay, “denge kapısı” olarak görülürdü. Gündüz ve gecenin eşitlendiği ekinoks, ruhsal dengeyi kurma, içsel ve dışsal dünyayı uyumlama fırsatı olarak algılanırdı.
– Ezoterik geleneklerde Eylül, “bilgeliğin açığa çıktığı” bir dönemdir. Çünkü doğa döngüsünün bize öğrettiği, bırakmanın bilgeliği ve yeniye yer açmanın cesaretidir.
– Tasavvufta ise sonbahar, kalbin arınma zamanı olarak yorumlanır. Eylül ayı dabu arınmanın kapısını açar; nefsin yüklerinden sıyrılma, içsel huzura yaklaşmadönemi olarak görülür.
Mistik Anlamda Eylül Eylül, mistik öğretilerde “eşik zamanı” olarak kabul edilir. Yani iki dünyanın – yazın dışa dönük, canlı enerjisi ile sonbaharın içe dönük, derinleştirici enerjisi – arasında bir köprü kurar. Bu da bize içsel dönüşüm, sezgilerin güçlenmesi ve ruhsal farkındalık getirir.
– Ekinoks: Eylül ekinoksu, ışık ile karanlığın eşitlendiği andır. Bu, insanın kendi içindeki aydınlık ve gölge tarafı dengelemesi için mistik bir çağrıdır.
– Ruhsal Arınma: Mistik geleneklerde Eylül, ruhun fazlalıklarını bırakıp saf niyetlerle yeniden doğma zamanıdır. Adeta bir içsel temizliktir.
– Perdelerin İncelmesi: Bazı kadim inançlara göre Eylül ayıyla birlikte doğa daha sessizleştiği için, ruhsal âlemlerle iletişim de kolaylaşır. Rüyaların, sezgilerin ve kalp fısıltılarının daha net duyulduğu bir dönemdir.
– Sayıların Dili: Eylül, yılın 9. ayıdır. Numerolojide 9; tamamlanma, döngünün kapanışı ve yeniye yer açma enerjisini taşır.
Bu yüzden Eylül, eski defterleri kapatıp yeni başlangıçlara hazırlık yapma ayıdır.
Eylül İçin Niyetler- Kalbimi şükürle açıyorum, olanı olduğu gibi kabul ediyorum.- Bana ağır gelen yükleri bırakıyor, hafifliyorum.
– Yaşamımda dengeyi, düzeni ve huzuru davet ediyorum.
– Yeni başlangıçlara sevgiyle adım atıyorum.
– İçimdeki bilgeliğe güveniyor, ilahi olanla uyum içinde yaşıyorum.
🕊 Eylül Ritüeli Önerisi
Bir mum yak. Elinde bir kâğıda artık hayatında taşımak istemediğin duygu, düşünce veya alışkanlıklarını yaz.
Sonra derin bir nefes al, şükrederek o kâğıdı yak ya da toprağa göm.
Bu, Eylül’ün enerjisiyle uyumlu güçlü bir bırakma ritüelidir.
Duam “Eylül’ün huzuru ve bereketi kalbime dolsun. İlahi olanın ışığı yoluma rehberlik etsin.
Şükürle, sevgiyle ve teslimiyetle bu yeni aya adım atıyorum.
”Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
