Aşk Anlatılmaz, Taşınır: Kalbin Taşıdığı İlahi Yolculuk

Kalem her şeyi yazar.
Acıyı yazar, sevinci yazar, korkuyu, umudu, bekleyişi, vedayı yazar.
Ama konu aşka gelince kalem duraksar.
Çünkü aşk, kelimelerin hükmünü kabul etmez.

Aşk anlatılmaz, taşınır…

İnsan aşkı anlatmaya çalıştığında onu bir kavrama indirger.
Tanımlar yapar, sınırlar çizer, cümlelere sığdırmaya uğraşır.
Oysa aşk, tanımlandıkça küçülen değil;
yaşandıkça, taşındıkça büyüyen bir hâlidir.

Aşk, kelimenin değil varoluşun dilidir.
Sesle değil, hâlle konuşur.
Bir bakışta, bir susuşta, bir nefeste kendini belli eder.
Aşk bazen hiçbir şey söylemeden odanın enerjisini değiştirir.

Aşkı taşıyan insan değişir.
Yürüyüşü değişir, bakışı değişir, sessizliği değişir.
Artık dünyaya yalnızca gözleriyle bakmaz;
kalbiyle temas eder.

Aşk bir kavram değil, bir varoluş hâlidir.
İnsanın kendisiyle, hayatla ve Yaradan’la kurduğu en saf bağdır.

Ve gönül genişlediğinde…
İnsanın tüm âlemi genişler.

Ben Gönül Yolcusuyum…
Kalbimin pusulasıyla yürür, gönlün çağrısını takip ederim.
Yolum içime, içimden sana akar.
Bu yüzden her buluşmamız:
Gönül’den Gönlüne bir yolculuktur. 💜

Küçük Bir İyilik, Sonsuz Bir Titreşimdir


Dostoyevski’nin Evreni, Zosima’nın Öğretisi ve İnsanın İçindeki Şefkat Kıvılcımı

Hayat bazen karmaşık, ağır ve gürültülü gelebilir. Ama bu çok katmanlı dünyanın içinde, insanlığın temelini hâlâ en basit şeyler taşır: iyilik, nezaket ve küçük bir dokunuşun yarattığı büyük dalga.

Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inde, Zosima bir gerçeği fısıldar:
“Bir yerden dokunursunuz, dünyanın öbür ucunda yankılanır.”

Bu söz, yalnızca bir edebiyat satırı değildir. Hem ruhun doğasını hem de evrenin görünmez işleyişini açığa çıkarır.


KÜÇÜK İYİLİKLERİN BÜYÜK SIRRI

İyilik çoğu zaman gözle görülmez.
Çünkü bir çiçek gibi sessiz açar; büyük bir gösterişi yoktur.
Ama enerjisi çok yüksektir.

Biri birine gülümser, birinin kapısını tutar, bir çocuğa adını sorar, bir dostunun omzuna dokunur…
Ve biz o anın ne kadar büyük bir yankı yaratacağını çoğu zaman fark etmeyiz.

Belki bir insanın gününü, belki hayatını, belki de içsel yönünü tamamen değiştiririz.
Ama bunu bilmeyiz.
İyilik, ego talep etmeden yapılan tek sihirdir.


ZOSIMA’NIN ÖĞRETTİĞİ EVRENSEL BAĞ

Zosima’nın sözündeki güç, şunu anlatır:
Biz birbirimize sandığımızdan çok daha bağlıyız.

Bir davranış, tıpkı kuantum alandaki bir titreşim gibi, görünmez dalgalar yaratır.
Sen birine iyilik yaptığında, bu yalnızca o kişiye gitmez;
o kişinin davranışlarına, seçimlerine, hatta başkalarıyla olan ilişkisine bile dokunur.

Bir küçük iyilik, hiç tanımadığın birinin kalbinde bile bir kapı açabilir.


NEDEN “HİÇBİR NEZAKET BOŞA GİTMEZ”?

Çünkü nezaket, evrenin en hızlı yayılan enerjisidir.
Sözün biter, jestin unutulur, ama bıraktığın titreşim kalır.

Biz bazen yaptığımız iyiliklerin karşılığını görmediğimizi sanırız.
Ama iyilik karşılık için değil, frekans için yapılır.
Ve evrende hiçbir frekans kaybolmaz.
Uzak bir gönülde, başka bir yaşamda, farklı bir zamanda mutlaka yankı bulur.


İYİLİK, İÇSEL DÖNÜŞÜMÜN KAPISIDIR

Bir iyilik yaptığında sadece karşındakini değil, kendi ruhunu da onarırsın.
Çünkü iyilik, insanın en derin yerinde saklı olan ilahi kıvılcımı harekete geçirir.
O kıvılcım yanınca, kişi kendine daha çok yaklaşır.

Zosima’nın da söylediği gibi:
“İnsanı iyileştiren şey, sevgiyle atılan adımlardır.”


BUGÜNÜN NİYETİ

“Nezaketim boşa gitmez.
Yumuşak bir sözüm, küçük bir tebessümüm, sessiz bir yardımım…
Evrene ışığımı bırakıyorum ve biliyorum:
Benimle başlayan iyilik, benden çok daha uzağa ulaşacak.”


KAPANIŞ DUASI

“Kalbimi iyiliğin kapısı kıl Ya Rab.
Attığım her adım, söylediğim her söz, dokunduğum her kalp,
sevginin bir yansıması olsun.
Gönlümden çıkan iyilik, tüm âleme şifa gibi yayılsın.
Ve ben, bana verilen bu inceliğin hakkını sevgiyle yaşayabileyim.
Amin.”


Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜

“İyiliğin Gerçek Anlamı: Jung’a Göre Karanlığını Tanımadan Işığa Ulaşılamaz”

İyilik, Karanlığını Tanıyabilenlerin Yoludur

“İnsan, içindeki kötülük potansiyelini bilebildiği kadarıyla iyi bir insan olabilir.”
— Carl Gustav Jung

İyiliği çoğu zaman sadece yardım etmek, nazik davranmak ya da kimseyi incitmemek olarak algılıyoruz. Oysa gerçek iyilik, çok daha derin bir bilinci gerektirir. Jung’un bu sözü bize hatırlatır ki, bir insan kendi içindeki karanlıkla yüzleşmeden gerçekten “iyi” olamaz. Çünkü farkında olunmayan her karanlık yön, bir gün bir yerden sızar.

İyiliğin özü, kendi gölgemizi tanımakta yatar. İçimizde bastırdığımız öfke, kıskançlık, kibir ya da intikam arzusu — eğer inkâr edilirse — bizi yönlendiren görünmez güçlere dönüşür.
Oysa gölgemizi görüp kabullenmek, onu dönüştürmenin ilk adımıdır. Çünkü ışık ancak karanlıkla bir araya geldiğinde tam olur.


Gerçek İyilik Bilinçle Seçilir

İyilik, sadece “zarar vermemek” değildir.
Gerçek iyilik, eline güç geçtiğinde o gücü suistimal etmemektir.
Kendine haksızlık yapana bile adil davranabilmektir.
Sessizce intikam hayali kurmak yerine, kalbinin huzurunu seçebilmektir.

İyilik; erdemli bir seçimdir, otomatik bir davranış değil.
Ve bu seçim, insanın kendini bilme yolculuğunda olgunlaştıkça köklenir.


Kötülüğü Bilmek, Onu Beslemek Değildir.

Jung’un bahsettiği “kötülük potansiyeli”, içimizdeki gölgenin farkına varmak anlamına gelir.
Bu farkındalık, kötülüğü meşrulaştırmak değil, onunla yüzleşmektir.
Kendi öfkesini, kırgınlığını, tahammülsüzlüğünü tanıyan bir insan, başkasına zarar vermemeyi seçtiğinde, bunu bilinçli bir şekilde yapar.
İşte o zaman iyilik bir maske olmaktan çıkar, bir varoluş hâline dönüşür.


Bilinçli İnsan, Dönüştüren İnsandır.

Kendini tanıyan insan, kendi gölgesine bakmaktan korkmaz.
Çünkü bilir ki her karanlık, içinde bir ışık tohumu taşır.
Ve bu tohum, farkındalıkla sulandığında bilgelik olarak filizlenir.

İyilik, yalnızca “iyi hissettiren” bir hâl değil; adaletli, merhametli ve güçlü bir duruştur.
Karanlığını tanıyan insan, başkasının karanlığını da anlayabilir.
Ve belki de dünyada en çok buna ihtiyacımız var:
Karanlığını inkâr etmeyen, ama ona teslim de olmayan insanlara.


💜 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım.

Az Miktarda Egzersiz Bile Depresyon Belirtilerini Azaltabiliyor


Bilim insanları, haftada sadece 2,5 saat yürüyüş yapmanın bile depresyon riskini azalttığını gösteriyor. Peki nasıl?

Depresyon, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bir ruhsal sağlık sorunu.
Modern yaşamın hızı, stres, sosyal izolasyon ve hareketsiz yaşam tarzı, depresyon riskini artırıyor.
Ancak sevindirici bir gerçek var: Az miktarda egzersiz bile bu riski önemli ölçüde azaltabiliyor.

Bilimsel araştırmalar, haftada sadece 2,5 saatlik tempolu yürüyüş gibi basit bir fiziksel aktivitenin bile depresyon belirtilerini hafiflettiğini ve genel ruh halini iyileştirdiğini gösteriyor.

Az Egzersiz, Büyük Etki
Cambridge Üniversitesi’nin 15 büyük çalışmayı kapsayan meta-analizi, haftada yalnızca 75 dakikalık orta yoğunlukta egzersiz yapan bireylerde depresyon riskinin %18 oranında azaldığını ortaya koydu.
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği seviyede — yani haftada 150 dakika (yaklaşık 2,5 saat) — egzersiz yapanlarda bu oran %25-30’a kadar çıkıyor.

“Hiç hareket etmemektense biraz hareket etmek bile ruh sağlığımızı koruyor.”

Günde 30 dakikalık tempolu yürüyüş, hem vücudu hem zihni dengeliyor.

Egzersizin Beyindeki Etkisi
Egzersiz yalnızca kasları değil, beyni de güçlendiriyor.

  • Beyinde serotonin, dopamin ve endorfin gibi “mutluluk hormonları” salgılanıyor.
  • Stres hormonu kortizol azalıyor.
  • BDN sinir hücrelerinin korunması, yenilenmesi ve yeni bağlantılar kurulmasında kilit rol oynayan bir proteindir.(beyin kaynaklı nörotrofik faktör) artıyor; bu da beyin hücrelerinin yenilenmesini sağlıyor.
  • Düzenli egzersiz, hafıza ve duygusal dengeyle ilişkili hipokampus bölgesinin hacmini artırıyor.

Sonuçta, daha dengeli, daha dirençli ve daha huzurlu bir zihin ortaya çıkıyor.

Egzersiz Bir Tedavi Yöntemi Olabilir mi?
Evet. Araştırmalar, egzersizin hafif ve orta şiddette depresyonun tedavisinde antidepresanlarla benzer etki gösterebildiğini ortaya koyuyor.
2023 yılında yapılan bir ağ meta-analizinde, düzenli egzersiz yapan bireylerin depresif belirtilerinde ilaç tedavisine benzer iyileşme oranları saptandı.

Bu nedenle, birçok ülkenin sağlık kılavuzları artık egzersizi birinci basamak tedavi olarak öneriyor.

Hangi Egzersiz Türleri En Etkili?
Her hareket değerlidir. Ancak araştırmalara göre en etkili olanlar:

  • Yürüyüş / tempolu yürüyüş
  • Yoga ve pilates
  • Direnç (ağırlık) egzersizleri
  • Dans ve grup egzersizleri

Bu aktiviteler, hem bedeni hem zihni uyandırır, hem de sosyal bağ kurmayı destekler.

Sonuç: Her Adım Değerlidir
Depresyonla mücadelede “küçük adımlar” aslında büyük farklar yaratır.
Her gün 15-30 dakikanızı yürüyüşe, nefes egzersizine veya yogaya ayırmak,
zihninize, kalbinize ve ruhunuza yapılmış en güzel yatırımdır.

“Koltuktan kalkıp bir adım atmak, depresyonla savaşta en güçlü başlangıçtır.”

Kaynakça

  1. Pearce, M., Garcia, L., Abbas, A. (2022). Association Between Physical Activity and Risk of Depression: A Systematic Review and Meta-analysis. JAMA Psychiatry.
  2. Singh, B., et al. (2023). Effectiveness of Physical Activity in the Treatment of Depression and Anxiety Disorders. British Journal of Sports Medicine.
  3. Noetel, M., et al. (2024). Exercise for the Treatment of Depression: A Network Meta-analysis. BMJ.
  4. Cochrane Review (2019). Exercise for Depression.
  5. World Health Organization. Physical activity and mental health guidance.

💜 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜

Kendini Tanımak: Mutluluğa Açılan Yol

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”


Herkesin hayatında defalarca duyduğu ama en zor cevaplanan sorular vardır:
“Seni ne mutlu ediyor?”
ve
“Bunun için ne yapmalısın?”

İlk bakışta cevap basit gibi görünür; belki sevdiğin bir yemek, belki sevdiklerinle geçirilen bir zaman, belki de doğada yürüyüş yapmak. Ama aslında bu soruların gerçek cevabı, senin kendini ne kadar tanıdığında gizlidir. Çünkü kendini tanımadığın sürece mutluluğu dışarıda ararsın, bulsan da kalıcı olmaz.



Gerçek Mutluluk Nerede?
Çoğu öğreti bize der ki: “Mutluluk dışarıda değil, içimizdedir.”
Ne kadar doğru bir söz, ama bugünün dünyasında o içe dönüşü bulmak kolay değil.

Çünkü içinde yaşadığımız realite, bize sürekli tam tersini söylüyor.
– Reklamlar, mutluluğu yeni bir eşyaya sahip olmakla eşleştiriyor.
– Sosyal medya, mutluluğu başkalarının hayatıyla kıyaslamaya zorluyor.
– Toplum, “şunu yaparsan mutlu olursun” diye kurallar koyuyor.

Böylece mutluluğu hep dışarıda, bir “sonraki adımda” arıyoruz: Daha güzel bir ev, daha iyi bir iş, daha fit bir beden, daha çok beğeni…

Sanki mutluluk hep ulaşılması gereken uzak bir hedefmiş gibi.

Ama kalbimizin derinliklerinde biliyoruz ki mutluluk, aslında şu anın içinde gizli. Sessiz bir an, bir dostun gülümsemesi, bir ağacın gölgesinde aldığın nefes…

İşte o küçük anlar, dış dünyanın koşullarına bağlı değil; iç dünyanın dinginliğinden doğuyor.



Kendini Tanımak Ne Demektir?
Kendini tanımak, yalnızca “ben buyum” demek değildir. Bu yolculuk, kendi ihtiyaçlarını, duygularını, sınırlarını, değerlerini ve hatta korkularını görebilme cesaretini içerir. Kendini tanımak, hem güçlü yanlarını kabul etmektir hem de kırılganlıklarına şefkatle yaklaşmaktır.

Ama en önemli sorulardan biri de şudur:
“Ben kimim?”
Ve onun kadar güçlü olan diğeri:
“Ben ne değilim?”

Çünkü bazen kendimizi tanımak, öncelikle ne olmadığımızı fark etmekle başlar.
– Başkalarının bizden bekledikleri değiliz.
– Etiketler, roller ve toplumsal kalıplar değiliz.
– Sadece başarılarımız ya da başarısızlıklarımız da değiliz.

Bunları ayıkladıkça, geriye öz benliğimiz kalır. İşte o öz, gerçek kimliğimizin ışığını taşır.

Bazen hayat bize sürekli aynı döngüleri yaşatır: benzer ilişkiler, aynı hayal kırıklıkları, aynı hisler.

İşte bu tekrarlar, aslında bize kendimizi tanımamız için sunulan işaretlerdir.

Onlara kulak verirsek, “neden” sorusuna değil “ben burada kimim, ne öğrenmeliyim?” sorusuna cevap ararız.



Kendini Tanımanın Yolları
Kendini tanımak bir süreçtir, bir günde olup bitmez. Ancak bu yolda adım atmak, mutluluğun anahtarını eline almak demektir.

– Günlük tutmak: Duygularını kâğıda dökmek, iç sesini daha net duymana yardım eder.
– Meditasyon ve yoga: Zihni sakinleştirmek, kalbin sesini duymanın en güzel yollarındandır.
– Kendine sorular sormak: “Beni ne incitiyor?”, “Beni ne güçlendiriyor?”, “Benim için en önemli değerlerim neler?” gibi sorular seni kendine götürür.
– Hayat döngülerine bakmak: Tekrar eden olaylar, aslında öğrenilmemiş derslerin göstergesidir. Onları fark etmek, kendini tanımanın kapısını açar.

Bu yolculukta sabır, dürüstlük ve şefkat en önemli rehberlerdir. Çünkü kendini tanımak, aynı zamanda kendini olduğun gibi kabul etmektir.



Mutluluğa Açılan Kapı
Kendini tanımak, mutlu olmanın ön koşuludur. Çünkü kendini tanımadan mutluluk hep dışarıda aranır: bir eşte, bir işte, bir evde, bir şehirde… Oysa gerçek mutluluk içten doğar. Kendini tanıyan, kendi ihtiyaçlarını bilen ve kendi yolunu görebilen kişi, mutluluğun reçetesini kendi kalbinde bulur.

Bir başkasının mutluluk reçetesi sana uymaz. Kendi yol haritanı ancak sen çizebilirsin. Ve bu haritanın ilk adımı da kendine dönmektir.



Bugün İçin Bir Niyet
Bugün, kalbine şu niyeti fısıldayabilirsin:

“Kendimi daha iyi tanımaya niyet ediyorum.
Kalbimin fısıltılarını duymaya, yolumu şefkatle aydınlatmaya niyet ediyorum.
Mutluluğu dışarıda değil, içimde bulmaya niyet ediyorum.”



Unutma: Kendini tanımak, bir ömür sürecek en güzel yolculuktur. Ve o yolculukta attığın her adım, seni biraz daha kendine yaklaştırır.

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”

🍂 Eylül’e Hoş Geldin: Yeni Başlangıçların Ayı

Eylül’e Hoş Geldin: Yeni Başlangıçların Ayı

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜

”Eylül, yazın coşkulu enerjisinden sonbaharın dingin kollarına geçtiğimiz bir eşiktir. Yaprakların sararıp dökülmesi, bize bırakmanın, hafiflemenin ve özümüze dönmenin önemini hatırlatır.

Doğa yavaşlar, biz de içimize dönüp derin bir nefes alırız. Eylül aynı zamanda hasat zamanıdır. Toprağa ektiğimiz niyetlerin meyvesini toplar, şükürle kabulleniriz.

Bu ay, bize sabrı, teslimiyeti ve düzeni öğretir.

Eylül’ün Enerjisi- Denge ve içsel uyum: Sonbahar ekinoksu ile gece ve gündüz eşitlenir. Hayatımızda da dengeyi kurmaya çağrılırız.- Bırakma ve yenilenme: Sararan yapraklar gibi biz de bize hizmet etmeyen yükleri bırakabiliriz.

– Şükür ve bereket: Hasat mevsimi, şükretmeyi ve bolluğu görmeyi hatırlatır.

Kadim Bilgelikte Eylül’ün Önemi Eylül, kadim bilgelikte eşik ve geçiş ayı olarak bilinir. Yazın ateş enerjisinden sonbaharın toprak enerjisine geçişi simgeler. Bu yüzden Eylül, insanın kendi içine dönüp düşüncelerini, niyetlerini ve hayatını gözden geçirmesi için kutsal bir zaman dilimi kabul edilmiştir.

– Antik uygarlıklarda Eylül, hasat festivalleriyle kutlanırdı. Toprak Ana’ya şükran sunulur, bolluk ve bereket için dualar edilirdi.

– Mevsim döngülerinde bu ay, “denge kapısı” olarak görülürdü. Gündüz ve gecenin eşitlendiği ekinoks, ruhsal dengeyi kurma, içsel ve dışsal dünyayı uyumlama fırsatı olarak algılanırdı.

– Ezoterik geleneklerde Eylül, “bilgeliğin açığa çıktığı” bir dönemdir. Çünkü doğa döngüsünün bize öğrettiği, bırakmanın bilgeliği ve yeniye yer açmanın cesaretidir.

– Tasavvufta ise sonbahar, kalbin arınma zamanı olarak yorumlanır. Eylül ayı dabu arınmanın kapısını açar; nefsin yüklerinden sıyrılma, içsel huzura yaklaşmadönemi olarak görülür.

Mistik Anlamda Eylül Eylül, mistik öğretilerde “eşik zamanı” olarak kabul edilir. Yani iki dünyanın – yazın dışa dönük, canlı enerjisi ile sonbaharın içe dönük, derinleştirici enerjisi – arasında bir köprü kurar. Bu da bize içsel dönüşüm, sezgilerin güçlenmesi ve ruhsal farkındalık getirir.

– Ekinoks: Eylül ekinoksu, ışık ile karanlığın eşitlendiği andır. Bu, insanın kendi içindeki aydınlık ve gölge tarafı dengelemesi için mistik bir çağrıdır.

– Ruhsal Arınma: Mistik geleneklerde Eylül, ruhun fazlalıklarını bırakıp saf niyetlerle yeniden doğma zamanıdır. Adeta bir içsel temizliktir.

– Perdelerin İncelmesi: Bazı kadim inançlara göre Eylül ayıyla birlikte doğa daha sessizleştiği için, ruhsal âlemlerle iletişim de kolaylaşır. Rüyaların, sezgilerin ve kalp fısıltılarının daha net duyulduğu bir dönemdir.

– Sayıların Dili: Eylül, yılın 9. ayıdır. Numerolojide 9; tamamlanma, döngünün kapanışı ve yeniye yer açma enerjisini taşır.

Bu yüzden Eylül, eski defterleri kapatıp yeni başlangıçlara hazırlık yapma ayıdır.

Eylül İçin Niyetler- Kalbimi şükürle açıyorum, olanı olduğu gibi kabul ediyorum.- Bana ağır gelen yükleri bırakıyor, hafifliyorum.

– Yaşamımda dengeyi, düzeni ve huzuru davet ediyorum.

– Yeni başlangıçlara sevgiyle adım atıyorum.

– İçimdeki bilgeliğe güveniyor, ilahi olanla uyum içinde yaşıyorum.

🕊 Eylül Ritüeli Önerisi

Bir mum yak. Elinde bir kâğıda artık hayatında taşımak istemediğin duygu, düşünce veya alışkanlıklarını yaz.

Sonra derin bir nefes al, şükrederek o kâğıdı yak ya da toprağa göm.

Bu, Eylül’ün enerjisiyle uyumlu güçlü bir bırakma ritüelidir.

Duam “Eylül’ün huzuru ve bereketi kalbime dolsun. İlahi olanın ışığı yoluma rehberlik etsin.

Şükürle, sevgiyle ve teslimiyetle bu yeni aya adım atıyorum.

”Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜

Gönülden Gönüle: Aşkın Kalbinde

Bir bakışın,
göğün sonsuz mavisine sığmaz,
kalbimde bin yıldız doğar.

Ellerin,
zamanı durduran bir dua gibi,
dokunduğu yerde hayat filizlenir.

Aşk,
adının fısıldandığı yerde
sonsuzluğun diliyle konuşur.

Sen,
gönlümde açan en derin sır,
ruhumun kıyısına vuran dalgasın.

Ve ben,
her nefeste yeniden yanarak,
sana varmakla
kendime dönüyorum.

Duam

İlahi aşkın ışığıyla kalbimizdeki tüm perdeler aralansın. Sevgi, her adımda bize yol göstersin. 💜

Gönül’den Gönlüme Bir Yolculuktayım

Sakinliğin ve Keskin Görüşün Gücü: Meditasyonla Dikkatimizi Eğitmek


“Sakin bir değişmezliğe eşlik eden, keskin bir içgörü, hastalıklı halleri yok eder.” – Shantideva

Hayat, çoğu zaman bizi düşüncelerimizin ve duygularımızın dalgaları içinde savurur. Oysa Shantideva’nın bu kadim öğüdü bize, gerçek şifanın nereden geldiğini fısıldar: Sarsılmaz bir huzur ve uyanık bir farkındalık birleştiğinde, zihnin hastalıkları yok olur.

🕊 Sakin Değişmezlik: İçsel Huzurun Temeli
Sakinlik, pasif bir durgunluk değil; tam tersine, fırtınanın ortasında bile merkezde kalabilme halidir. Meditasyon, zihni dalgalardan çekip alır, köklerini derinlere salar. Böylece dış dünyanın kaosu, içimizdeki huzuru sarsamaz.

Keskin Görüş: Hakikati Olduğu Gibi Görmek
Keskin görüş, farkındalığın kristal berraklığında ortaya çıkar. Bu, sadece yüzeyde olanı değil, olayların özünü kavramaktır. Düzenli meditasyon, zihnin perdesini kaldırır ve bize “olanı olduğu gibi” görme yetisi kazandırır.

Hastalıklı Halleri Dönüştürmek
Shantideva’nın bahsettiği “hastalıklı haller”, öfke, kıskançlık, açgözlülük, korku gibi zihinsel düğümlerdir. Meditasyon, bu hallerle savaşmak yerine onları fark etmemizi, kök nedenlerini anlamamızı ve dönüştürmemizi sağlar.

Farkındalık: Bilgelik Kapısı
Farkındalık, kişiye içgörü ve bilgelik kazandırır. Farkındalığı artırmanın en iyi yolu da meditasyondur. Çünkü meditasyon, dikkatimizi eğitir, zihnimizi bir odak noktasına nazikçe geri getirir. Dikkat eğitildikçe, yaşamın her anına daha uyanık ve bilinçli katılırız.

Dikkatimizi Eğitmek İçin Meditasyonun Önemi

  • Zihni toparlar: Dağınık düşünceleri bir araya getirir.
  • Odak gücünü artırır: Anda kalma yetisini güçlendirir.
  • Duyguları dengeler: Tepkilerimizi yönetmeyi öğretir.
  • Derin huzur verir: Sadece sessizlikte bulunabilecek bir dinginlik kazandırır.

Son Söz
Shantideva’nın öğüdü, meditasyonun özünü anlatır: Huzur ve bilgelik, dikkatli bir zihinle doğar. Dikkatimizi eğitmek ise sadece zihnimizi değil, hayatımızı da dönüştürür.
Sen de bugün, sadece birkaç dakika boyunca sessizce otur ve nefesinin seni sakinliğe, keskin görüşe ve şifaya götürmesine izin ver.

💌 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜

Her Güne İlahi Özle Başlamak: Sabah Niyetleri



Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜

Her yeni gün, İlahi bir armağan.
Bir başka uyanışa, bir başka şifaya, bir başka hatırlayışa kapı…

Ve o kapının eşiğinde seni bekleyen biri var:
İçindeki en iyi sen.
Korkusuz, yumuşacık, sevgi dolu olan o saf öz.
O öz ki, Yaradan’ın sana üflediği İlahi nefesle vücut bulmuş hali…

Ama neden bazen onunla uyum içinde uyanmıyoruz?
Çünkü unuttuk.
Kendimize dönmeyi, sabahın o kutsal sessizliğinde O’nunla buluşmayı,
Kalbimizin hakikatini duymayı…

Halbuki sabahın ilk ışığı bize hep şöyle fısıldar:
“Uyan canım kulum,
İçindeki ışığı hatırla.
Bugün de Ben seninle yürüyeceğim…”

Neden her güne içindeki en iyiyle başlamıyorsun?
Çünkü en iyi halinle uyumda olmak, İlahi plana teslim olmaktır.
Kendine sadık kalmaktır.
O özle bağ kurduğunda;
Duaların derinleşir, niyetlerin saflaşır, adımların ışıkla dolar.

Ve o zaman…
– Güneş yüzüne değil, ruhuna doğar.
– Kahvaltı bir şükür sofrasına dönüşür.
– Aynadaki gözlerin, Rabbini anımsar.

Her gün yeniden yaratılıyorsun.
O halde neden Yaradan’ın içindeki izine uyanarak başlamayasın güne?


🕊 Gönülden Bir Dua:
“Ya Rab, bu sabah da içimdeki en iyi halime uyanmak istiyorum.
Senin sevgini, rahmetini ve nurunu kalbimde hissetmek istiyorum.
Her adımımı Seninle uyum içinde atayım.
Beni bana hatırlat…
Ve en çok Sana yakın olan halime yaklaştır 💜”


Küçük Bir Sabah Niyeti:
“Bugün içimdeki İlahi özle buluşuyorum.
Kendime ve Yaradan’a sadık kalarak yaşıyorum.
Gönlüm açık, niyetim berrak, yolum aydınlık olsun.”