-
Aşk Anlatılmaz, Taşınır: Kalbin Taşıdığı İlahi Yolculuk

Kalem her şeyi yazar.
Acıyı yazar, sevinci yazar, korkuyu, umudu, bekleyişi, vedayı yazar.
Ama konu aşka gelince kalem duraksar.
Çünkü aşk, kelimelerin hükmünü kabul etmez.Aşk anlatılmaz, taşınır…
İnsan aşkı anlatmaya çalıştığında onu bir kavrama indirger.
Tanımlar yapar, sınırlar çizer, cümlelere sığdırmaya uğraşır.
Oysa aşk, tanımlandıkça küçülen değil;
yaşandıkça, taşındıkça büyüyen bir hâlidir.Aşk, kelimenin değil varoluşun dilidir.
Sesle değil, hâlle konuşur.
Bir bakışta, bir susuşta, bir nefeste kendini belli eder.
Aşk bazen hiçbir şey söylemeden odanın enerjisini değiştirir.Aşkı taşıyan insan değişir.
Yürüyüşü değişir, bakışı değişir, sessizliği değişir.
Artık dünyaya yalnızca gözleriyle bakmaz;
kalbiyle temas eder.Aşk bir kavram değil, bir varoluş hâlidir.
İnsanın kendisiyle, hayatla ve Yaradan’la kurduğu en saf bağdır.Ve gönül genişlediğinde…
İnsanın tüm âlemi genişler.Ben Gönül Yolcusuyum…
Kalbimin pusulasıyla yürür, gönlün çağrısını takip ederim.
Yolum içime, içimden sana akar.
Bu yüzden her buluşmamız:
Gönül’den Gönlüne bir yolculuktur. 💜 -
Ruhunuzu Besleyen Ortamlar ve İnsanlar

Hayat bize çok basit ama çok derin bir gerçeği her fırsatta hatırlatır:
Sevilmediğimiz bir yerde, en güzel yanlarımız bile söner.İnsanın içindeki ışık, onun gerçek potansiyeli; sevginin olmadığı, saygının eksik olduğu,
görünmediği ortamlarda yavaşça azalır. Bir çiçeğin güneşsiz kalması gibi… Toprak aynı,
kök aynı, kalp aynı kalır ama ışık yoksa büyüme olmaz.Ve ne tuhaftır ki insan çoğu zaman kendine kızar, nasıl göründüğünü sorgular,
“Ben mi yanlışım?” diye düşünür. Oysa çoğu zaman yanlış olan yer, ortam, enerjidir.İnsanı büyüten de küçülten de çevresidir. Ruhumuzun ne kadar genişleyebileceğini,
potansiyelimizin nerelere ulaşabileceğini; ne kadar sevgi dolu ve yaratıcı olabileceğimizi belirleyen şey,
büyük ölçüde kimlerin yanında olduğumuzdur.Bazı insanlar ruhumuza dar gelir; bazı ortamlar içimizdeki ışığı gölgede bırakır.
Ama bazıları vardır ki… yalnızca yanlarında olduğumuzda bile genişleriz.
Sanki nefesimiz açılır; kalbimiz çiçek açar, enerjimiz hafifler.
Çünkü değer gördüğümüz yerlerde gerçek değerimiz ortaya çıkar.Gerçek yeriniz, kendinizi iyi hissettiğiniz yerdir.
Çünkü ruh ait olduğu frekansı tanır. Enerji, uyumlu olduğu titreşime akar.
İnsan, kendisini gerçekten görenin yanında büyür.Sevilmediğiniz yerde eksilmezsiniz; sadece yanlış yerde duruyorsunuzdur.
Doğru insanın yanında ışığınız parlar. Doğru ortamda potansiyeliniz büyür.
Doğru çevrede kendinizin en güzel hâline dönüşürsünüz.Her insan doğru ortamda bir çiçek gibi açar.
Ve siz… kendinizi iyi hissettiğiniz her yerde daha da güzelleşir, derinleşir, ışığınızla büyürsünüz.Ben Gönül Yolcusuyum… Kalbimin pusulasıyla yürür, gönlün çağrısını takip ederim.
Yolum içime, içimden sana akar.
Bu yüzden her buluşmamız: Gönül’den Gönlüne bir yolculuktur. 💜Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
-
Kendine Saygının Sessiz Dili: Özdeğer, Sınırlar ve Ruhsal Bütünlük

KENDİNE SAYGININ SESSİZ DİLİ
“Bazen hiçbir açıklama yapmadan ördüğün duvar, özsaygının en yüksek hâlidir.”
Hayatın içinde her birimiz ilişkiler, sohbetler, ortamlar ve enerjilerle temas hâlindeyiz. Ve bu temasların hepsi ruhumuza aynı titreşimde yaklaşmaz. Bazıları ruhumuzu genişletirken, bazıları ise bizi sıkıştırır, daraltır, yok sayar. İşte tam da bu anlarda ortaya çıkan şey kendine duyduğun saygıdır.
Kendine değer veren insanlar bir saygısızlık gördüklerinde çoğu zaman sessizce çekip giderler. Drama yaratmazlar. Açıklama yapmak için kendilerini paralayıp tüketmezler. Kimseyi ikna etmek için var güçleriyle savaşmazlar.
Çünkü bilirler ki:
Ruhun huzuru bir tartışmanın sonucunda değil, duruşun netliğinde saklıdır.
ENERJİ DÜNYASINDA BİR GERÇEK:
“Hangi frekansta duruyorsan, o frekansta davranmayı seçenleri hayatında tutarsın.”
Spiritüel bakış açısıyla sınırlar, bir duvar değil; bir enerji alanıdır. Senin neye izin verdiğini, neyi reddettiğini, hangi titreşimde yaşamak istediğini evrene bildirir.
Biri saygısızlık yaptığında oradan uzaklaşman, aslında o ruha şöyle der:
“Benim alanım bu değil. Benim titreşimim bu değil. Ruhumun kapısı böyle açılmıyor.”
Bu bir kaçış değil;
kendine verdiğin sözü tutmaktır.
“Ben artık kendimi inciten yerlerde kalmayacağım.”
Sessizlik çoğu zaman en büyük dönüşümün kapısıdır. Açıklama yapmak zorunda değilsin. Kendini savunmak zorunda hiç değilsin. Haklı olduğunu kanıtlamak zorunda da değilsin.
Bazen atılan en sade adım, verilen en yüksek değerdir.
MODERN RUHUN MANİFESTOSU:
“Ben kendi enerjimin koruyucusuyum.”
Ve eğer cevabın sessizce uzaklaşmaksa, bil ki o adımda yalnızca birini geride bırakmıyorsun… Eski titreşimini, eski hikâyeni, eski sınırlarını da bırakıyorsun.
Bu bir yükseliştir. Ve yükseliş her zaman sessiz olur.
Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜 -
Küçük Bir İyilik, Sonsuz Bir Titreşimdir

Dostoyevski’nin Evreni, Zosima’nın Öğretisi ve İnsanın İçindeki Şefkat KıvılcımıHayat bazen karmaşık, ağır ve gürültülü gelebilir. Ama bu çok katmanlı dünyanın içinde, insanlığın temelini hâlâ en basit şeyler taşır: iyilik, nezaket ve küçük bir dokunuşun yarattığı büyük dalga.
Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inde, Zosima bir gerçeği fısıldar:
“Bir yerden dokunursunuz, dünyanın öbür ucunda yankılanır.”Bu söz, yalnızca bir edebiyat satırı değildir. Hem ruhun doğasını hem de evrenin görünmez işleyişini açığa çıkarır.
KÜÇÜK İYİLİKLERİN BÜYÜK SIRRI
İyilik çoğu zaman gözle görülmez.
Çünkü bir çiçek gibi sessiz açar; büyük bir gösterişi yoktur.
Ama enerjisi çok yüksektir.Biri birine gülümser, birinin kapısını tutar, bir çocuğa adını sorar, bir dostunun omzuna dokunur…
Ve biz o anın ne kadar büyük bir yankı yaratacağını çoğu zaman fark etmeyiz.Belki bir insanın gününü, belki hayatını, belki de içsel yönünü tamamen değiştiririz.
Ama bunu bilmeyiz.
İyilik, ego talep etmeden yapılan tek sihirdir.
ZOSIMA’NIN ÖĞRETTİĞİ EVRENSEL BAĞ
Zosima’nın sözündeki güç, şunu anlatır:
Biz birbirimize sandığımızdan çok daha bağlıyız.Bir davranış, tıpkı kuantum alandaki bir titreşim gibi, görünmez dalgalar yaratır.
Sen birine iyilik yaptığında, bu yalnızca o kişiye gitmez;
o kişinin davranışlarına, seçimlerine, hatta başkalarıyla olan ilişkisine bile dokunur.Bir küçük iyilik, hiç tanımadığın birinin kalbinde bile bir kapı açabilir.
NEDEN “HİÇBİR NEZAKET BOŞA GİTMEZ”?
Çünkü nezaket, evrenin en hızlı yayılan enerjisidir.
Sözün biter, jestin unutulur, ama bıraktığın titreşim kalır.Biz bazen yaptığımız iyiliklerin karşılığını görmediğimizi sanırız.
Ama iyilik karşılık için değil, frekans için yapılır.
Ve evrende hiçbir frekans kaybolmaz.
Uzak bir gönülde, başka bir yaşamda, farklı bir zamanda mutlaka yankı bulur.
İYİLİK, İÇSEL DÖNÜŞÜMÜN KAPISIDIR
Bir iyilik yaptığında sadece karşındakini değil, kendi ruhunu da onarırsın.
Çünkü iyilik, insanın en derin yerinde saklı olan ilahi kıvılcımı harekete geçirir.
O kıvılcım yanınca, kişi kendine daha çok yaklaşır.Zosima’nın da söylediği gibi:
“İnsanı iyileştiren şey, sevgiyle atılan adımlardır.”
BUGÜNÜN NİYETİ
“Nezaketim boşa gitmez.
Yumuşak bir sözüm, küçük bir tebessümüm, sessiz bir yardımım…
Evrene ışığımı bırakıyorum ve biliyorum:
Benimle başlayan iyilik, benden çok daha uzağa ulaşacak.”
KAPANIŞ DUASI
“Kalbimi iyiliğin kapısı kıl Ya Rab.
Attığım her adım, söylediğim her söz, dokunduğum her kalp,
sevginin bir yansıması olsun.
Gönlümden çıkan iyilik, tüm âleme şifa gibi yayılsın.
Ve ben, bana verilen bu inceliğin hakkını sevgiyle yaşayabileyim.
Amin.”
Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
-
Gürültünün Gölgesinde Sessizlik

Schopenhauer’un Bilinç ve Medeniyet Üzerine Düşüncesi
“Gürültü, insan düşüncesinin baş düşmanıdır.”
— Arthur SchopenhauerGünümüz dünyası atılgan, hızlı ve gürültülü. Hatta öyle ki yüksek titreşimli bir hayat yaşadığımızı zannediyor, o karmaşanın içinde bilinçli olduğumuzu sanıyoruz. Oysa Schopenhauer, yüz yıl önce sessizliğin insan bilinci için en temel gıda olduğunu söylemişti. Çünkü sessizlik yalnızca dış dünyanın sustuğu bir hâl değil; iç dünyanın konuşabildiği bir mekândır.
Schopenhauer’a göre insanın görgü ve medeniyet düzeyi arttıkça, gürültüye karşı dayanma kapasitesi azalır. Bu basit bir hassasiyet değil; bilincin incelmesiyle oluşan doğal bir sonuçtur. Zihin derinleştikçe, kaba uyaranlara olan tahammül azalır.
Medeniyetin İnceliği: Sessizliğe Yol Açmak
Schopenhauer, ses desibelinin ötesinde bir şeyden bahseder:
Gürültü, zihni böler.
Dikkati dağıtır, düşüncenin akışını parçalar, iç organizasyonu bozar. Bu yüzden yüksek bilinç seviyesine sahip insanlar, gürültünün yalnızca kulaklara değil, zihnin bütünlüğüne saldırdığını hisseder.Yüksek medeniyet, yalnızca büyük şehirler, zengin kültürler, geniş kütüphaneler demek değildir.
Gerçek medeniyet—başkasının içsel dünyasına duyulan saygı ile ölçülür.Bugün birçok gelişmiş ülkede;
— Gece saatlerinden sonra gürültünün yasaklanması,
— Kütüphane ve okul çevrelerinde sessizlik kuralları,
— Yerleşim alanlarında gürültü cezaları
bu incelikli anlayışın göstergesidir.Sessizlik, artık kişisel bir tercih değil; ortak yaşamın gereğidir.
Bilinç Arttıkça Sessizlik Derinleşir
“Gürültü, düşünsel verimi düşürür; ince düşünceyi öldürür.”
— SchopenhauerZihin, sessizlikte derinleşir.
Sessizlik, kalbin kendi sesini yeniden duyabildiği en verimli topraktır.Gürültü — kabalığın tezahürü,
Sessizlik — bilincin derinliğidir.Sessizliğe yönelen kişi, kendi bilincinin kapılarını aralamaya başlar. Bu süreçte duyduğu yalnızca dış dünyanın sessizliği değildir; kendi içindeki ince titreşimleri fark etmeye başlar.
Bu yüzden sessizlik, insanın ruhsal olgunlaşmasında bir eşikten ibarettir:
Zihin sustuğunda, kalp konuşur.
Gürültünün Kabalığı – Sessizliğin Nezaketi
Gürültü, yalnızca rahatsız edici bir ses dalgası değildir;
başkasının iç alanına yapılan bir müdahaledir.Schopenhauer’a göre gürültüye kayıtsızlık, zihin donukluğunun işaretidir.
İncelmiş bir bilinç ise hem kendi içsel huzurunu hem de başkasının iç alanını önemser.Sessiz kalabilmek;
- Nezakettir
- Farkındalıktır
- Bilgeliktir
Sessizlik, yalnız olmanın değil, birlikte var olmanın en saygılı hâlidir.
Günümüzde Sessizlik: Radikal Bir Eylem
Bugünün dünyasında sessizlik bir lüks gibi görülüyor.
Her şey daha hızlı, daha parlak, daha yüksek sesli…Tam da burada Schopenhauer’un sesi yeniden duyuluyor:
Gürültü, dikkati dağıtarak bizi yüzeyselleştirir.Daha yüksek farkındalık isteyen zihin için sessizlik, bir geri çekilme değil;
daha derin bir var oluşa yolculuktur.Sessizliği seçmek,
modern çağın kalabalığına karşı verilen
en zarif dirençtir.
Farkındalık Niyeti
Bugün sessizliğin kollarına teslim oluyorum.
Duyduklarım azalırken, hissettiklerim çoğalıyor.
Gürültünün beni zihnimden uzaklaştırmasına izin vermiyor,
sessizliğin beni kalbime yaklaştırmasına alan açıyorum.Sessizlikte büyüyor,
sessizlikte duyuyor,
sessizlikte dönüşüyorum.Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
-
Ruhun Renkleriyle Dönüşüm

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”
İnsan, yalnızca bir bedende yaşayan varlık değildir. Renklerle, frekanslarla, duygularla titreşen bir bilinç alanıdır. Hayatın her evresi, ruhun bir renkle dansıdır. Bu dansın içinde, kimimiz kırmızının ateşiyle başlarız; kimimiz beyazın dinginliğinde eririz. Ruhun renkleriyle olan yolculuk, aslında “ben kimim?” sorusuna cevaptır.
🔴 Kırmızı – Köklenme ve Hayata Tutunma
Kırmızı, varoluşun ilk nefesidir. Yaşam enerjisinin, tutkuların ve güven ihtiyacının rengidir. Bu evrede insan, “Buradayım” demeyi öğrenir. Toprağa, bedene, köklerine tutunur. Kadim öğretiler, kırmızıyı “yaşama izin verme” bilinciyle özdeşleştirir.
🟠 Turuncu – Duygu, Yaratıcılık ve Neşe
Turuncu, içimizdeki çocuğun gülüşüdür. Yaratıcılığın, duyguların ve zevkin çakrası olan Svadhisthana’nın rengidir. Bu evrede ruh, “hissetmeye” başlar. Sevincin, üretmenin ve paylaşmanın coşkusunu öğrenir. Sufi sembolizminde turuncu, “aşkın ateşiyle yanmayı” temsil eder.
🟡 Sarı – Güç, Benlik ve Güneş Bilinci
Sarı, öz gücün rengidir. Manipura çakrası ile ilişkilidir: “Ben yapabilirim.” Bu dönem, iradenin, sınırların ve benliğin olgunlaşma evresidir. Kadim öğretilerde sarı; bilgelik, adalet ve “kendi ışığıyla parlamak” anlamına gelir. Yoga metinlerinde ise sarı, “içteki güneşin doğuşu”dur.
💚 Yeşil – Şefkat, Denge ve Kalp Bilgeliği
Yeşil, kalbin nefesidir. Anahata çakrasının, yani sevginin merkezidir. Bu evre, “ben”den “biz”e geçiştir. Bağışlamak, şefkat göstermek, affetmek… hepsi yeşilin dilindedir. Sufi geleneklerinde yeşil, “hakikate ermişlerin” rengidir; huzurun ve rızanın tonudur.
🔵 Mavi – İfade, Gerçek ve Güven
Mavi, içsel gökyüzüdür. Boğaz çakrasının rengidir; “söz”ün, “ifade”nin, “doğru iletişimin” frekansıdır. Bu dönemde ruh, artık sustuğu yerlerden konuşmaya, kendini hakikatiyle anlatmaya başlar. Kadim öğretiler maviyi “ruhun sesi” olarak tanımlar. Bu renk, “kendine dürüst olmanın” kapısıdır.
🟣 Mor – Sezgi, Bilgelik ve İlahi Bağlantı
Mor, ruhun sessiz bilgisidir. Üçüncü göz (Ajna) ve taç (Sahasrara) çakralarını birbirine bağlar. Bu evrede zihin yavaşlar, sezgiler güçlenir. Mistik geleneklerde mor, “Tanrısal farkındalığın” ve “manevi erginliğin” rengidir. Mor giymek, içteki rehbere teslimiyetin sembolüdür.
⚪ Beyaz – Saflık, Birlik ve Teslimiyet
Beyaz, tüm renklerin birleştiği, her şeyin kaynağıdır. Artık arayış biter, çünkü her şey bir olur. Beyaz; teslimiyet, kabulleniş, sessizliktir. Sufiler bu hâli “Fenâ Fillah” yani “Benliği İlahi’de eritmek” olarak tanımlar. Ruhun dönüşüm yolculuğu burada, kendi ışığında tamamlanır.
Altın Sarısı – İlahi Bilgelik ve Işığın Taçlanışı
Altın sarısı, ruhun olgun meyvesidir. Artık ışık yalnızca içeride değildir; dışarı taşar, çevresine şifa olur. Bu renk, kadim öğretilerde ilahi bilgelik, koruma ve Tanrısal irade ile bağlantının sembolüdür. Altın sarısına bürünen ruh, benliğini aşarak “Hizmet Bilinci”ne ulaşır: Artık “Ben” değil, “Biz” vardır. Simyada altın, kurşunun bilince dönüşmesidir — benlikten ışığa evrilmenin özü. “Altın ışık, içindeki Tanrısal kıvılcımın farkına vardığında parlar.”
Her renk bir öğretidir. Her ton bir duygunun, bir farkındalığın sesidir. Sen hangi renkteysen, orada kal… onunla konuş. Çünkü ruhun sana daima fısıldar: “Her renk sensin, sen her rengin ötesinde olan ışıksın.”💜 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
-
Ra’d Suresi 28. Ayet: Kalpler Allah’ı Anmakla Huzur Bulur | Zikir ve Kalp Huzuru

Kalpler Allah’ı Zikrettikçe Mutmain Olur – Ra’d Suresi 28. Ayetin Kalp Bilgeliği
“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”
Bazen kalbimiz arayışta olur: huzuru, anlamı, sevgiyi ararız…Fakat Kur’an, kalbin gerçek huzurunun adresini çok sade bir cümleyle verir: “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.” (Ra’d 13/28) Bu ayet, insanın ruhsal merkezine yönelmesi için bir davettir — dışarıda değil, içeride; sesin, nefesin ve farkındalığın derinliklerinde.
Zikir: Kalbi Allah’a Yöneltmek
Zikir kelime olarak “hatırlamak, anmak, farkında olmak” anlamına gelir. Ancak bu hatırlayış, yalnız dilde değil; kalpte, nefeste ve bilinçte olur. Her “Allah” dediğinde kalp bir titreşimle açılır, zihin sessizleşir, içte bir sükûnet doğar. Zikir, ruhun evine dönüşüdür.Ayetin Bilgeliği
“Ellezîne âmenû ve tatme’innu kulûbuhum bi zikrillâh.”
“İman edenlerdir; kalpleri Allah’ı anmakla huzur bulur.”Kalbin “tatma in” hâli, teslimiyetle ilgilidir. Kalp, dünyanın karmaşası içinde çırpındıkça daralır; ama Allah’ın hatırlandığı bir anda genişler, hafifler, dengeye gelir. İşte bu, kalbin ilahi frekansına uyumlanmasıdır.
Mindfulness ile Zikir Arasında Bir Köprü
Modern bilinç çalışmaları da “anda kalmak” ve “farkındalıkla yaşamak” der. Zikir, aslında en kadim mindfulness’tır. Her nefeste “O”nu hatırlamak, kalbi geçmişin yükünden ve geleceğin kaygısından azat eder. İçimizdeki huzur, “O’nun zikrinde” saklıdır.
Gönül’den Niyet:
Kalbim Allah’ın zikriyle genişlesin.
Nefesim şükürle, bilincim sevgiyle dolsun.
Her hatırlayışımda O’nun nuruna yaklaşayım.Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
Duam
“Ya Rabbi, kalbimi Senin nurunla sakinleştir. Zihnimi şüpheden, kalbimi korkudan, ruhumu darlıktan arındır. Her nefeste Senin adını anan bir kalple yaşamak nasip et. Zikrinle huzur bulanlardan eyle beni.Âmin.”
-
“İyiliğin Gerçek Anlamı: Jung’a Göre Karanlığını Tanımadan Işığa Ulaşılamaz”

İyilik, Karanlığını Tanıyabilenlerin Yoludur
“İnsan, içindeki kötülük potansiyelini bilebildiği kadarıyla iyi bir insan olabilir.”
— Carl Gustav Jungİyiliği çoğu zaman sadece yardım etmek, nazik davranmak ya da kimseyi incitmemek olarak algılıyoruz. Oysa gerçek iyilik, çok daha derin bir bilinci gerektirir. Jung’un bu sözü bize hatırlatır ki, bir insan kendi içindeki karanlıkla yüzleşmeden gerçekten “iyi” olamaz. Çünkü farkında olunmayan her karanlık yön, bir gün bir yerden sızar.
İyiliğin özü, kendi gölgemizi tanımakta yatar. İçimizde bastırdığımız öfke, kıskançlık, kibir ya da intikam arzusu — eğer inkâr edilirse — bizi yönlendiren görünmez güçlere dönüşür.
Oysa gölgemizi görüp kabullenmek, onu dönüştürmenin ilk adımıdır. Çünkü ışık ancak karanlıkla bir araya geldiğinde tam olur.
Gerçek İyilik Bilinçle Seçilir
İyilik, sadece “zarar vermemek” değildir.
Gerçek iyilik, eline güç geçtiğinde o gücü suistimal etmemektir.
Kendine haksızlık yapana bile adil davranabilmektir.
Sessizce intikam hayali kurmak yerine, kalbinin huzurunu seçebilmektir.İyilik; erdemli bir seçimdir, otomatik bir davranış değil.
Ve bu seçim, insanın kendini bilme yolculuğunda olgunlaştıkça köklenir.
Kötülüğü Bilmek, Onu Beslemek Değildir.
Jung’un bahsettiği “kötülük potansiyeli”, içimizdeki gölgenin farkına varmak anlamına gelir.
Bu farkındalık, kötülüğü meşrulaştırmak değil, onunla yüzleşmektir.
Kendi öfkesini, kırgınlığını, tahammülsüzlüğünü tanıyan bir insan, başkasına zarar vermemeyi seçtiğinde, bunu bilinçli bir şekilde yapar.
İşte o zaman iyilik bir maske olmaktan çıkar, bir varoluş hâline dönüşür.
Bilinçli İnsan, Dönüştüren İnsandır.
Kendini tanıyan insan, kendi gölgesine bakmaktan korkmaz.
Çünkü bilir ki her karanlık, içinde bir ışık tohumu taşır.
Ve bu tohum, farkındalıkla sulandığında bilgelik olarak filizlenir.İyilik, yalnızca “iyi hissettiren” bir hâl değil; adaletli, merhametli ve güçlü bir duruştur.
Karanlığını tanıyan insan, başkasının karanlığını da anlayabilir.
Ve belki de dünyada en çok buna ihtiyacımız var:
Karanlığını inkâr etmeyen, ama ona teslim de olmayan insanlara.
💜 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım.
-
Az Miktarda Egzersiz Bile Depresyon Belirtilerini Azaltabiliyor

Bilim insanları, haftada sadece 2,5 saat yürüyüş yapmanın bile depresyon riskini azalttığını gösteriyor. Peki nasıl?
Depresyon, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bir ruhsal sağlık sorunu.
Modern yaşamın hızı, stres, sosyal izolasyon ve hareketsiz yaşam tarzı, depresyon riskini artırıyor.
Ancak sevindirici bir gerçek var: Az miktarda egzersiz bile bu riski önemli ölçüde azaltabiliyor.Bilimsel araştırmalar, haftada sadece 2,5 saatlik tempolu yürüyüş gibi basit bir fiziksel aktivitenin bile depresyon belirtilerini hafiflettiğini ve genel ruh halini iyileştirdiğini gösteriyor.
Az Egzersiz, Büyük Etki
Cambridge Üniversitesi’nin 15 büyük çalışmayı kapsayan meta-analizi, haftada yalnızca 75 dakikalık orta yoğunlukta egzersiz yapan bireylerde depresyon riskinin %18 oranında azaldığını ortaya koydu.
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği seviyede — yani haftada 150 dakika (yaklaşık 2,5 saat) — egzersiz yapanlarda bu oran %25-30’a kadar çıkıyor.“Hiç hareket etmemektense biraz hareket etmek bile ruh sağlığımızı koruyor.”
Günde 30 dakikalık tempolu yürüyüş, hem vücudu hem zihni dengeliyor.
Egzersizin Beyindeki Etkisi
Egzersiz yalnızca kasları değil, beyni de güçlendiriyor.- Beyinde serotonin, dopamin ve endorfin gibi “mutluluk hormonları” salgılanıyor.
- Stres hormonu kortizol azalıyor.
- BDN sinir hücrelerinin korunması, yenilenmesi ve yeni bağlantılar kurulmasında kilit rol oynayan bir proteindir.(beyin kaynaklı nörotrofik faktör) artıyor; bu da beyin hücrelerinin yenilenmesini sağlıyor.
- Düzenli egzersiz, hafıza ve duygusal dengeyle ilişkili hipokampus bölgesinin hacmini artırıyor.
Sonuçta, daha dengeli, daha dirençli ve daha huzurlu bir zihin ortaya çıkıyor.
Egzersiz Bir Tedavi Yöntemi Olabilir mi?
Evet. Araştırmalar, egzersizin hafif ve orta şiddette depresyonun tedavisinde antidepresanlarla benzer etki gösterebildiğini ortaya koyuyor.
2023 yılında yapılan bir ağ meta-analizinde, düzenli egzersiz yapan bireylerin depresif belirtilerinde ilaç tedavisine benzer iyileşme oranları saptandı.Bu nedenle, birçok ülkenin sağlık kılavuzları artık egzersizi birinci basamak tedavi olarak öneriyor.
Hangi Egzersiz Türleri En Etkili?
Her hareket değerlidir. Ancak araştırmalara göre en etkili olanlar:- Yürüyüş / tempolu yürüyüş
- Yoga ve pilates
- Direnç (ağırlık) egzersizleri
- Dans ve grup egzersizleri
Bu aktiviteler, hem bedeni hem zihni uyandırır, hem de sosyal bağ kurmayı destekler.
Sonuç: Her Adım Değerlidir
Depresyonla mücadelede “küçük adımlar” aslında büyük farklar yaratır.
Her gün 15-30 dakikanızı yürüyüşe, nefes egzersizine veya yogaya ayırmak,
zihninize, kalbinize ve ruhunuza yapılmış en güzel yatırımdır.“Koltuktan kalkıp bir adım atmak, depresyonla savaşta en güçlü başlangıçtır.”
Kaynakça
- Pearce, M., Garcia, L., Abbas, A. (2022). Association Between Physical Activity and Risk of Depression: A Systematic Review and Meta-analysis. JAMA Psychiatry.
- Singh, B., et al. (2023). Effectiveness of Physical Activity in the Treatment of Depression and Anxiety Disorders. British Journal of Sports Medicine.
- Noetel, M., et al. (2024). Exercise for the Treatment of Depression: A Network Meta-analysis. BMJ.
- Cochrane Review (2019). Exercise for Depression.
- World Health Organization. Physical activity and mental health guidance.
💜 Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜
-
Bütün Dönüşler Yalnız Ona’dır

“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”
Dönüşün Anlamı
Dönmek, sadece bir yer değiştirme değildir. Bazen yönümüzü bulmaktır, bazen özümüzü hatırlamaktır. Bir kayboluşun ardından gelen farkındalık gibidir bu dönüş. Her hata, her arayış, her yorgunluk, bizi yavaşça o merkeze taşır: O’na. Çünkü insanın ruhu, kendi menşeini bilir. Bizi yaratan kaynağı unuttuğumuzda, içimizde bir eksiklik, bir özlem hissederiz. İşte bu özlem, ilahi çağrının ta kendisidir.
Yolculuk Aslında Eve Dönüştür
İnsan çoğu zaman dışarıda arar huzuru. Yeni bir şehirde, bir ilişkide, bir başarıda… Oysa bu ayet bize hatırlatır: Hiçbir dışsal arayış bizi tamamlamaz. Çünkü dönüş yeri, bir coğrafya değil — kalbin içindeki ilahi alanıdır. Oraya döndüğünde her şey anlam bulur, zaman yavaşlar, nefes derinleşir, ve ruh, ‘Evet, burası evim,’ der.
Teslimiyetin Gücü
“Bütün dönüşler yalnız Ona’dır” derken, ayet aynı zamanda teslimiyeti öğretir. Her şeyin O’ndan geldiğini ve O’na döneceğini bilmek, insana muazzam bir huzur verir. Artık savaşmayı bırakırız. Hayatla, kaderle, insanlarla değil… Sadece olanı kabul etmeyi öğreniriz. Çünkü biliriz ki: Hiçbir şey boşuna değildir. Her şey bizi biraz daha ilahi sevgiye yaklaştırır.
Kalbe Dokunan Dua
Ey Rabbim, beni sana döndürecek her yola razıyım.
Beni senden uzaklaştıran her şeyi görmeyi, bırakmayı ve özgürleşmeyi nasip et.
Dönüşüm senin nurunla, huzurunla, rahmetinle olsun.
Bütün dönüşler yalnız sanadır. 💜“Gönül’den Gönlüme bir yolculuktayım 💜”